Uzmanlar, çocukların hem fiziksel hem de psikolojik açıdan sağlıklı gelişimi için doğumdan itibaren sabit bir bireyle, (anne, baba, bakıcı, büyükanne, büyükbaba gibi) süreklilik içeren sevecen bir ilişki içinde bulunmasının şart olduğunu söylüyor.
Günümüzde, annenin iş hayatına dönme zorunluluğu, güvenilir bir bakıcı bulamama, kreşlerdeki bakımın yetersizliği gibi sebeplerle pek çok çocuk süreklilik içeren sevecen bir ilişki deneyiminden mahrum kalıyor ve gelişimsel açıdan dezavantajlı duruma düşüyor. Uzmanlar; bu durumun bilincinde olan çoğu annelerin, işe dönme kararını verirken fazlasıyla zorlandığını ve genelde yoğun suçluluk duygusu yaşadıklarını söylüyor.
Gelişimsel açıdan bakıldığında, şartların mükemmel olduğu bir dünyada yaşamın ilk yılları boyunca anne ve babanın evde olup günün büyük kısmını bebekleriyle birlikte geçirmeleri gerekirdi fakat gerçek hayat koşulları, sosyal ve ekonomik baskılar, kadının iş hayatındaki rolü bu idealle çatışıyor.
Anneliğin büyük bir iş olduğunu, belli bir zaman aralığına indirgemenin ya da iş saatlerinin arasına sıkıştırmanın çok kolay olmadığını bilmek önemlidir. Uzmanlar; yapılan araştırma ve gözlemlerin annelik rolünde ılımlı ve ölçülü olmanın kilit nokta olduğunu gösteriyor. Haftalık 40 saati aşan iş temposunun hem anneye hem bebeğe çok fazla geldiği kanıtlanmıştır. Diğer taraftan kendini çocuğuna tamamen bağlayan, çocuktan uzak vakit hiç geçirmeyen annelerin de en sonunda bunaldığını söylüyor. Yarım zamanlı işler ya da iş saatleri konusunda esneklik en az suçluluk yaratan ve en fazla tatmin sağlayan seçenekler gibi gözükmektedir. Ama maalesef ki çoğu iş yarım zamanlı yapılamamaktadır ve bazen ailenin finansal durumu her iki ebeveynin de tam zamanlı çalışmasını gerektirmektedir.
Pek çok anne, mükemmel çocuk yetiştirmeyi garantileyecek tek bir seçenek olduğuna inanmak ister. Kendine güvenen, ayrılma problemi ya da güvensizlikleri olmayan bir çocuk hayal eder. Maalesef ki bir çocuğun sürekli olarak iyiliğini garantileyecek bir formül yoktur. “Anne mutlu olursa çocuk da mutlu olur.” ya da “İlk 3 yıl evde olursam çocuğum için her şey mükemmel olacak” gibi basit cevapların olabileceğine inanmak istesek de bilmeliyiz ki ebeveynin işle ilgili tercihi ne olursa olsun bütün çocuklar yaşamlarının belli zamanlarında zorlanır ve mücadele yaşarlar. Anne ve çocuk arasındaki özel bağın çok farklı koşullarda ve pek çok fırtınaya rağmen gelişmeye devam ettiğini bilmek gerekir. Çalışan anneler de evde olan anneler de çocuklarıyla sağlıklı, sevecen ve güçlü bir ilişki sürdürebilirler.
İlgili
İlgili yazılar
Anne için Emzirmenin Önemi
Bebekler Neden Kusar?
Bebekler Nasıl Uyutulur?
Çocuklarda Sık Yaşanan Ayak Sorunları Nelerdir?
Çocukların ayaklarında gelişen bozuklukların erken tanısı son derece önemlidir. Bu ayak sorunlarını iki farklı kategoriye ayırabiliriz. Çocukların yüzde 60, 70,…
Masallar Çocukları Nasıl Etkiler?
Asırlardır anlatılan ve dilden dile dolaşan masalların çocuklar üzerindeki etkisi büyüktür. Esasına baktığımızda olağanüstü olaylar gibi görünen, ama çoğu zaman…
Bebeklerle Oynanabilen Oyunlar Nelerdir?
Bebekler için oyun, onların gelişiminin en önemli kısmı olarak kabul edilir. Gelişimi süresince zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimine katkı sağlamak…
Hamilelikte Kansızlık Nedir?
Hamilelik döneminde anne adaylarının vücutlarındaki kan miktarı artar ve böylece buna bağlı olarak artan kapasitenin karşılanmamasıyla gebelikte kansızlık görülebilir. Birçok…
Prematüre Bebeklerin Beslenmesi
Prematüre bebekler genellikle miadında doğanlara oranla daha sık beslenirler ve beslenme süreleri de daha uzundur. Daha sık beslenen bebeklerin altlarını…
Bebekler Neden Huzursuz Emer?
Hamileliğin ilk haftalarında düzenli bir emzirme takvimi oluşabilir. Sonrasında genellikle bu düzene bağımlı olarak ilerleme sağlanır. Eğer bebeğinizin bir düzeni…
Emzirme Döneminde Kafein Tüketimi Nasıl Olmalı?
Tüketilen tüm besinlerden alınan kafein kana karışır ve besinlerden alınan oranla anne sütüne geçer. Günlük alınan miktar 400 mg’ı aşarsa,…
6. Aydan Sonra Beslenme Önerileri
Hamilelik, doğum, yüzündeki ilk gülümseme, çıkardığı ilk dişin heyecanı, attığı ilk adım. Tüm bu heyecanlı süreçler göz açıp kapayıncaya kadar…