Blog Post

Çocuğunuza Sınır Koyabilir misiniz?
Anne

Çocuğunuza Sınır Koyabilir misiniz? 

Genel olarak 3 yaşından sonra kurallar konmaya başlanabilir çünkü, çocuklar bu dönemde işbirliğine çok açıktır. Anne babasının “kendisini sevmesi için” onların koyduğu toplumsal kural ve yasaklara uymaya eğilimlidir. Böylece toplumsallaşır. Okula başlamasıyla birlikte anne ve babasının koyduğu kuralların okulda da geçerli olduğunu görecek ve kuralları içselleştirmeye başlayacaktır. Anne, baba ve okulun kurallarının birbiriyle uyumlu olması durumunda çocuk toplumsal kuralları daha çabuk öğrenir. Dolayısıyla “vicdan gelişimi” de bu dönemde başlar. Aksi halde neyin doğru neyin yanlış olduğunu tam bilemeyecek ve kuralları kendi isteği doğrultusunda değiştirecek, kuralları delmeye çalışacaktır. Bu da onun toplumla uyumunu bozacak, “suç işlemeye meyilli” olabilecektir. Belirsiz otorite ve kurallar kadar, otorite ve kuralların da aşırı katılığı ve sert cezalar konması da çocukta suça eğilimi artırıcı etki gösterebilir. Her dediği yapılan, “O daha çocuk, büyüyünce öğrenir.” anlayışıyla yetişen çocuklar, kurallar konusunda en çok okulda sorun yaşarlar. Bu nedenle özellikle kapalı bir aile çevresinde büyüyen çocukların aileleri “Evde hiç sorun yaşamıyoruz.” diyerek okulu suçlarlar.

Çocuk toplum kurallarına uymayan bir davranışta bulunduğunda önce uygun bir dille onunla konuşun. Ses tonunuz ne azarlar gibi ne de yalvarır gibi olmalıdır. “Gel biraz oturup konuşalım.” Diyebilirsiniz. Kesinlikle göz hizasında oturarak kesin, kararlı, tatlı-sert bir şekilde biraz önce yaptığı davranışı kast ederek konuşun, onu anlamaya çalışın. Hoşunuza gitmeyen bir davranışa sınır koymak için şöyle konuşabilirsiniz:

Ne yapmayacağını değil, ne yapacağını söyleyin.

Çoğumuz birine “yapma” denilen şeyleri nasıl olup da diyenin gözlerinin içine baka baka yaptıklarını hayretle görürüz. Dahası, bunu inat olsun diye yaptıklarını düşünüp kızıp öfkelenebiliriz. Oysa siz yanlış komut vermiş olabilirsiniz. Bu durumda karşı tarafı suçlamak yersizdir. Örneğin: “Ateşte kızarmış nar gibi bir kuzu eti düşünmeyin.” dense de aklınıza kızarmış et görüntüsü gelir. Oysa “Kırmızı elma düşünün.” dense hemen onu düşünmeye başlayabilirsiniz. Örneğin: Çoğu kişi sınavlardaki “Aşağıdakilerden hangisi… değildir”, “Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?” gibi olumsuz soru köklerini anlamakta zorlanır ve olumlu olanı işaretlemeye eğilimli olur. Beyin olumsuzu algılamakta zorlanır ve “yapma” denilen olumsuz yönergeleri de “yap” gibi algılar. Üstelik henüz yaşam deneyimi az olan çocuk ne yapmayacağını bilse de ne yapacağını bilemeyebilir. Bu nedenle yönerge verirken aşağıdaki noktaları göz önünde bulundurun. Tıpkı askerde “Kıta yürüme, koşma, vb.” demek yerine “Kıta dur.” derler ki bu net, bir komuttur. Herkes de buna uyar. “Onu oraya koyma” yerine “Onu masanın üstüne koyabilirsin, yeri orası.”, “Giysilerini yere atma” yerine “Giysilerini yerine koy.” “Kardeşine vurma” yerine “Dur ve sakinleş, sonra da neden kızdığını ona anlat.” “Bağırma” yerine “Sus” veya “Sakin ol ve neye kızdığını anlat.” “Ona dokunma” yerine “Onu çok mu merak ediyorsun?” Deyin ve mümkünse birlikte güvenli bir ortam yaratarak ona dokunup merakını gidermesini sağlayın. Aksi halde merakını gidermek için sizden habersiz bunu tekrar denemek isteyebilir.

Kısa, anlaşılır ve net yönergeler verin.

Uzun, anlaşılmaz ve karmaşık ifadeler akıl karıştırabileceği gibi adınız dırdırcıya çıkabilir. Üstelik dedikleriniz de yapılmaz. Tıpkı cadde kenarında, gürültülü yerlerde oturanların zamanla buna alışması gibi onlar da sizin “Hadi şunu yap, hadi bunu yap.” demenize alışabilirler ve duymaz olabilirler. Sürekli söylenen şeylerin etkisi olmaz.

Az ve öz konuşun.

Örneğin: “Hep ben mi sizin dağınıklığınızı toplayacağım. Bu haksızlık, vb.” uzun uzun yakınmak yerine ” Herkes özel eşyasını yerine koysun.” deyin. “Dışarı çıkacağız, hazırlan.” yerine zamanı belirtin “TV’deki program biter bitmez dışarı çıkacağız.” “Erken gel.” yerine erkenden kastınız nedir belirtin “Saat 2 de gel.” “Çok aç değilim, az koy.” yerine “3 kaşık koy.”

Sorumluluklarını yapması için “rica etmek” yerine “hatırlatın”.

Herkesin yaşına göre yapmakla yükümlü olduğu davranışlar vardır. Kendi başına yemek yemek, ders çalışmak, eşyalarını oyuncaklarını toplamak, zamanında ve yalnız uyumak, vb. Lütfen, .mısın?, rica etsem gibi ifadeler kullandığınızda ona seçenek sunmuş, yapıp yapmamak konusundaki kararı ona bırakmış oluyorsunuz. Üstelik “Hayır, yapmak istemiyorum.” dediğinde ne diyeceksiniz? Bunun gibi davranışları için “Uyuyacak mısın?” yerine “Uyku saatin geldi, doğru yatağa.” “Ders çalışmak istiyor musun?” yerine “Saat 17:00, ders zamanı.” “Rica etsem dişlerini fırçalar mısın?” yerine “Yemekten sonra dişler fırçalanır.” “Lütfen, yemeğini yer misin?” veya “Yemek yiyecek misin?” yerine “Yemek zamanı geldi, herkes sofraya.”

Kuralları “.yapılır, .edilir” gibi genelleyerek söyleyin.

Kurallar kişiye özel değildir. Herkes için geçerlidir. Ona “Sen şunu yapamazsın ya da yapmamalısın.” gibi ifadeler bu davranışın sadece kendisine yönelik olduğunu algılamasını sağlar. Başkalarının sahip olduğunu zannettiği ayrıcalığı kazanmak için direnir. Örneğin bir polis size “Beyefendi, kırmızı ışıkta durun.” derse bunun sadece sizin için konmuş bir kural olduğu algısı içinde olabilirsiniz. Oysa “Kırmızı ışıkta durulur.” ifadesi sadece sizi değil herkesi kapsar. Bu nedenle kurala uymayı kolaylaştırır. Çocuğunuza “Saat 9:00 da yatacaksın.” derseniz “Kim demiş? Arkadaşlarım bu saatte uyumadıklarını söylüyorlar.” diyebilir. Oysa “Senin yaşındaki çocuklar 9:00 da yatar.” ifadesi genel ve kesindir.

Örneğin, “Ayakkabılarınla eve giremezsin.” yerine “Dışarıda giydiğin ayakkabılarla eve girilmez.” “Yerlere çöp atma.” yerine “Çöpler yerlere değil çöp kutusuna atılır.” “Çiçekleri koparma.” yerine “Çiçekler koparılmaz, dalında koklanır.”

Canan KARABULUT Pedagog & Aile Danışmanı

İlgili yazılar